8 Mayıs 2011 Pazar


İKİ İLGİNÇ SAYI : Pİ İLE 9

Önce Pİ (∏) sayısını ele alalım.

Bu harf Latin Alfabesi'nde PI ile simgelenir. Ayrıca pi sayısı Arşimet sabiti ile Ludolph sayısı olarak da bilinir.

İsmini Yunan ∏ harfinden alır.  Yunan ∏ harfinin adı ''pi'''dir. Yunan harfini yazmaya olanak olmadığı ya da sorunlu olduğu durumlarda harfin yerine kullanılır. Ayrıca pi sayısı '' Arşimet sabiti'' (Arşimet sayısı ''değil'') ile '' Ludolph sayısı'' olarak da anılır.

Genellikle bilinen en basit pi sayısı pek fazla birşey anlatmasa da yaygınca kullanılır. Bu bakımdan anlamlıdır. Bu sayı aslında bir orandır, dairenin çevresinin çapına bölümünden elde edilir.

Pi sayısı Babiller, Eski Mısırlılar ile pek çok eski uygarlık tarafından biliniyordu. Onlar, tüm çemberlerin çevresinin çapına bölümünün sabit bir sayıya eşit olduğunu fark etmişlerdi. Bu sabit sayının bulunması artık çapı bilinen her çemberin çevresinin hesaplanmasına olanak tanıyordu. M.Ö. 2000 yılı dolayında Babiller pi sayısını 31/8 ya da 3,125 olarak kullanıyordu. Eski Yunanda karekök 10 ya da 3,162 sayısı kullanıldı. Arhimedes ise (M.Ö 287-212) 3 10/71 ile 3 1/7 sayısını pi sayısı olarak kullandı.

M.S. 500 yılı civarında pi sayısı 3,1415929 olarak kullanıyordu. 1424 yılında İran da virgülden sonraki on altı basamağı doğru olarak biliniyordu. 1596 yılında Alman Ludolph van Ceulen, pi nin virgülden sonraki yirmi basamağını hesapladı. Bu sayı Avrupa da Ludolph sabiti olarak bilindi. O tarihten sonra pi sayısının virgülden sonraki milyarlarca basamağı hesaplanmıştır.

Bilim ile teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde bile, bir çemberin çapına oranının tam olarak hesaplanamaması, işlem sonsuza kadar devam ettiği için ilahi hikmetleri açısından üzerinde düşünülmeye değer bir özelliktir.

Günümüzde pi sayısının virgülden sonraki en fazla basamağını hesaplayabilmek üzere birtakım yarışmalar yapılmaktadır. Şu an rekorun virgülden sonra 73 milyar basamak olduğu bilinmektedir.

Şöyle ki :

∏ = 3.14159

ya da daha geniş olarak

∏ = 3, 14159 26535 89793 23846 26433 83279 50288 41971 69399 37510 58209 74944 5923.....



9 sayısına gelince; bu sayı yalnızca ilginç değil aynı zamanda gizemli bir sayıdır. Çarpım cetvelini incelersek, sonuçta elde edilen iki haneli sayıların birler ile onlar basamakları toplandığında, şaşırtıcı biçimde hep 9 çıktığını görürüz :

1 X 9 = 9

2 X 9 = 18... 1+8 = 9

3 X 9 = 27... 2+7 = 9

4 X 9 = 36... 3+6 = 9

5 X 9 = 45... 4+5 = 9

6 X 9 = 54... 5+4 = 9

7 X 9 = 63... 6+3 = 9

8 X 9 = 72... 7+3 = 9

9 X 9 = 81... 8+1 = 9

10 X 9 = 90..9+0 = 9

9 sayısı yalnızca 1, 3 bir de kendisiyle bölündüğünde tam sayı elde edilebilir.


Öte yanda Türk Mitolojisini incelersek 9 Sayısı için şunları görürüz :

Türk mitolojisinde dünyayı yaratan Kara Han, dünyanın tam merkezine dokuz dallı çam ağacı dikmişti.
Altaylara göre insanın iskeletinde; baş, bel, diz, topuk, ayak bileği, omuz, dirsek, avuç ve el bileği olmak üzere dokuz ek vardır.
Şamanların davulunda Tanrı Ülgen in kızının dokuz ve bir anlatışta da üç resmi vardır.
Şamanların giydikleri manyak adındaki hırkanın sağ kolunda dört, sol kolunda beş olmak üzere toplam dokuz çıngırak bulunmaktadır.
Türk destanlarına göre Dokuzoğuz lardan büyük bir soy türemiştir.
Yakutlara göre gök tanrıları dokuzdur.
Türk destanlarına göre Oğuz un verdiği şölende dokuz ile ilgili olarak 900 at, 9000 koyun kesilmiş ve 90 havuzda kımız yapılmıştır.
Altay Türklerinin bir kıyamet tasvirinde denizin dibinde dokuz çatallı karataş vardır ki, kıyamet zamanında bu taş dokuz yerinden ayrılacak, demirden ve koyu sarı renkte atlara binmiş dokuz savaşçı etrafa saldıracaktır. (Kaynak Türk Mitolojisi)
Ölen kişi için yapılacak esas tören için çadır hazırlanır. Bu çadırın bir çıkış yeri, bir de giriş yeri vardır. Giriş yeri bu dünyayı, çıkış yeri de öteki dünyayı sembolize etmektedir. Şaman, çadırın önüne gelerek, giriş yerine dokuz kez vurur ve böylece zararlı cinleri ürkütmüş olur.
Hastalık tedavisi için şaman davulu üzerine su iyelerini temsil eden iki balık tasvir edilir. Balıkların iç hastalıklarını iyileştirdiğine inanılır. Eğer kam kötü ruhlardan daha güçlüyse onları dağ ruhlarının hanının yaşadığı dokuz denizin sonuna kadar sürebilir. Eğer kam zayıfsa, yolun yarısından döner ve balık hastayı yeniden alt eder.
Şaman cübbesinin yakasından sallanan dokuz küçük kukla Ülgen in dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini temsil eder.
Altay ve Sibirya şamanlığında inanca göre şamanlar göğe çıkarlar ve göğün dokuz katını dolaştıktan sonra yere inerlerdi. Şamanın göğe çıkmasından önce bir tören yapılır ve şaman, dokuz şaman çırağının tuttuğu beyaz bir keçe üzerine konarak dokuz defa döndürülürdü.
Tanrı Ülgen in dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı. Oğullarının ve diğer elçilerinin yardımıyla kamiara yoi göstererek insanları yukarıdan yönetirdi. Bulutlar, Tanrı Ülgen in duygularını yansıtırdı.
Tanrı Ülgen in dokuz kızı ilahi saflıkları ve güzellikleri nedeniyle ak olarak anılırdı. Ak, Altay Türkçesinde cennet demekti. Kamların ilham perileri olan akkızların şaman davullarına resimleri yapılır, kimi zaman da sembolleri, şaman cüppesine dikilirdi. Sadece iki tanesinin adı bilinirdi: Kiştey Ana ve Erke Soldon.
Bir de yeraltı dünyası vardı ki burasının hanı Erlik ti. Erlik Han ın da Karakızlar denilen dokuz kızı vardı. Kamlar, yeryüzünü yeraltına bağlayan kapılardan geçtiklerinde Erlik in karakızları, eğlence ve oyunlarla kamları kandırarak işlerinden alıkoyar, onları kendilerine çekerlerdi. Aslında çok alımlı değillerdi ama cilveli, işveli dişilerdi.
Türk kağanlarının dokuz tuğu bulunurdu.
Radloff un saptadığı Manas Destanı nda Manas ın gömülüşü anlatılırken, ölüsünün dokuz gün bekletildiği, işlemeli giyimlerinin dokuz parçaya bölünüp halka üleştirildiği anlatılır.
Osmanlı Türklerinde de görülen, verilen armağanın dokuz sayısı ile ölçülmesi geleneği çok eskilere dayanır.
Marco Polo, Cengizli Kaganlığı nda büyük hana verilen armağanların dokuz kat olarak sunulması gerektiğini söyler.
Dede Korkut Kitabı nda geçen dokuzlama çargap armağanların en büyüğüdür.
Dede Korkut Kitabı nda, Deli Dumrul doğduğunda babası dokuz buğra öldürür.
Dede Korkut Kitabı nda Oğuz beğlerinin toylarında onlara dokuz karagözlü kafır kızları sağrak (bardak, kadeh) sürerler, badyalar dokuz yerde kurulur, Oğuz alpı övünürken düşmanın dokuzunu bir yerine saydıracağını söyler, dört tür kadın içinde en kötüsü sabahleyin daha elini yıkamadan dokuz bulamaç yer.
Dokuz kelimesinin Eski Türkçedeki söylenişi tokuz dur. Eski Türk boylarının kimilerinin adlarında dokuz sözcüğü geçer. Örnek Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz), Tokuz Ogur (Dokuz Ogur), Tokuz Tatar (Dokuz Tatar).
Altay şamanları, omuzlarında dokuz ok (Yebe) ve yay (Ya) simgelerini eksik etmezler. Onlara göre bu dokuz ok ile yaya, Kuday dan tartkan, yani Tanrı dan uzatılan şeylerdir.
Altay Türklerinde şaman (kam), Ülgen e (Tanrı ya) kurban sunmak için göğe çıkar. Bu yolculuk üç gün sürer. Kurbanı göğün dokuzuncu katına çıkarınca Ülgen e sunar.
Altay Türklerine göre, Yeraltı ve gök dokuzar kattır.
Altay şamanizminde Ülgen in dokuz kızı ve dokuz oğlu varken, kötülüğün simgesi olan Erlik Han ın (Erlik Han bir tür şeytandır) da aynı biçimde dokuz kızı ile dokuz oğlu vardır.
Yine Altay Türklerinde, Örüs Sara adını taşıyan bahar bayramı dokuz mart ta kutlanır.
Altaylıların Gök Tanrı Kurbanı ile Dağ Kurbanı bayramlarının törenleri dokuz gün sürer.
Altay Türklerinde ilkbahar ayinine de dokuz masum kız ile dokuz masum erkek katılır.
Altay Türklerinin Yaratılış Destanı nda Tanrı, evreni yaratırken bir de dokuz dallı bir ağaç yaratır. Sonra Tanrı, her dokuz dalın kökünden birer kişi yaratır ve her kişiden birer oymak türer (toplam dokuz kişi, dokuz oymak).
Anohin, Altay Türklerinin inanışında yer alan ve yer altında yaşayan Abra ve Yutpa adlı iki büyük canavarla ilgili bilgiler verirken şöyle der: Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara örülmüş dokuz püskül eklenir. Altay Türklerinin kutsal yaşam (gök) ağacı da dokuz dallıdır.
Güney Sibirya da yaşayan Minusinsk Tatarlarının söylediği bir destanda, İrle Han ın evinin önünde bir kara ağaç vardır. Bu ağacın kökünden dokuz ağaç yükselir.
Bir Güney Sibirya masalında yer altındaki kötü ruhlar, masalın kahramanı olan çocuğa dokuz zincir vurur ve hapsederler.
Kuzey Asya masallarında altın yeleli, gümüş üzengili, kuyruğu dokuz örmeli, dokuz kolanlı atlardan söz edilir.
Saka (Yakut) Türklerinin Er Sogotoh Destanı nda gök, dokuz katlıdır; yine bu destanda Kara Han ın dokuz kızı vardır. Ayrıca gök ruhları da dokuz adettir.
Göktürkler çağında bir kişi kağan olduğunda, bir kalkan (ya da bir keçe) üzerine konup, göğe kaldırılarak dokuz kez döndürülürdü.
Göktürk Anıtları nda, Tokuz Ersin (Dokuz Ersin) adındaki bir yerden söz edilir.
Hülagu nun karısı ve en yakın danışmanı olan Hristiyan kadının adı Dokuz Hatun idi.
Türk destanlarında dokuz ağaç, dokuz boy, dokuz dallı ağaç, dokuz dev, dokuz felek, Dokuz Oğuz gibi tabirler çokça geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder